ANNE BABALIK DAVASI AÇABİLİR Mİ ?
Aile
toplumun temel taşıdır. Bir çocuk evlilik birliği içinde doğmuşsa hiç kimsenin
özel bir işlem yapmasına gerek kalmasına gerek olmadan kendiliğinden biyolojik
anne ve babasına soybağı yönünden bağlanır. Hukukumuzda, evliliğin devam ettiği
süre boyunca doğan ya da evlilik artık sona ermiş olsa bile devam ettiği sürece
veya evlilik sona ermesinden itibaren üç yüz gün içinde doğan çocukların babası
ile arasında babalık karinesi (Türk Medeni Kanunu m. 285/I) sebebiyle soybağı
yine kurulmaktadır. Ancak her çocuk bu kadar şanslı olmayabilir. Bazen anne ile
evli olmayan babanın çocuğu ile arasında soybağı kurulabilmesi bazı hukuki
yollara dayanmaktadır. Türk hukukunda bunlar; anne ile evlilik, tanıma ve
babalık davası yollarıdır.
BABALIK
DAVASI NEDİR?
Arasında soybağı kurulmamış baba ile çocuğun soybağı
kurulmasının hukuki yollarından ilki olan babalık davasının açılması bir tek
şarta bağlıdır. Bu şart babalık karinesinin söz konusu olmadığı ve biyolojik
babanın çocuğu kendi isteğiyle tanımadığı durumdur. Anne veya çocuk muhtemel
babaya karşı babalık davası açabilirler (Türk Medeni Kanunu m. 301). Bu şart
oluşmadan dava açılamayacağı hususunda Yargıtay 2. hukuk Dairesi 26.02.2023
tarih ve 2003/1284 E. ve 2003/2456 K. sayılı kararında “H. evlilik içerisinde
doğmuştur. Soybağı, nüfusta baba olarak gözüken V. tarafından reddedilmediği
sürece babalık davası dinlenemez. İsteğin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm
kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” şeklinde ifade etmiştir. Görüleceği
üzere çocuğun herhangi bir yolla bir başka erkekle soybağı ilişkisi kurulmuş
ise, bu soybağı ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz. Her davada olduğu gibi bu
davada da hak mağduriyeti yaşanmaması için sürelerin takibi önemlidir. Anne
açısından bu süre, çocuğun doğumundan itibaren 1 yıldır. Ancak çocuk ile başka
bir erkek arasında daha öncesinden bir soybağı kurulmuşsa, bu bir yıllık süre,
çocuk ile arasında soybağı olan kişi arasındaki soybağının kaldırılmasından
sonra başlayacaktır. Bir yıllık süre geçtikten sonra yalnızca haklı sebeplerin
varlığı halinde dava açılabilir ve anne bu gecikmeyi haklı kılan sebebini
gecikme nedeni ortadan kalktıktan sonra 1 ay içinde dava açmalıdır. Çocuk
açısından herhangi bir süre kısıtlaması yoktur.
AYIRT
ETME GÜCÜNE SAHİP OLMAYAN ANNE VE ÇOCUK BABALIK DAVASI AÇABİLİR Mİ?
Babalık
davası açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı hak olması sebebiyle ayırt etme
gücüne sahip anne ve çocuk tarafından bizzat kullanılır. Anne ve çocuğun ayırt
etme gücüne sahip olmadığı hallerde babalık davası yasal temsilcileri
tarafından açılabilir. Ancak çocuğun babalık davası açma hakkını henüz ayırt
etme gücüne sahip olmadığı dönemde kullanabilmesi için ona kayyım atanması
gerektiği kabul edilmektedir. Babalık davası açılması bakımından çocuk ile
annenin çıkarlarının çatışması söz konusu olabileceğinden annenin kayyım olarak
atanması mümkün değildir (Türk Medeni Kanunu m.426/2). Babalık davası
Cumhuriyet savcısına ve Hazineye, dava anne tarafından açılmışsa kayyıma;
kayyım tarafından açılmışsa anneye ihbar edilir. (Türk Medeni Kanunu m.
301/III) Anne ve çocuğun ölümü halinde dava hakkı sona erer. Bu dava babaya,
baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır (Türk Medeni Kanunu m. 301/II).
Yargıtay 2.Hukuk Dai̇resi̇ 2003/136E. 2003/1446K. Sayılı kararında “Babalık
davasında ananın her zaman çocuğun yararına davranmayacağı ilkesi gereğince
küçük için kayyım tayin edilmesi ve davanın C. Savcısına , Hazineye; ana
tarafından açılmışsa kayyıma, kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbarı gerekir.
Bu şekilde Ana-babanın çocuk aleyhinde birleşmeleri ve onun zararına bir
durumun doğumu önlenmek istenmiştir.” şeklinde ifade etmiştir.
BABALIĞIN
TANINMASI NEDİR
Türk Hukukunda babanın evlilik birliği içinde doğmayan
çocuğu ile soybağı kurabilmesi için bir diğer yol tanıma yoludur. Anne ile evli
olmayan babanın çocuğu tanıması sonucu çocuk ile arasında bir soybağı
ilişkisinin kurulması bakımından iki şart aranmaktadır. Bunlardan birincisi
çocuğun annesinin kim olduğunun belirli olması, ikincisi ise çocuğun başka bir
erkek ile soybağının bulunmamasıdır (Türk Medeni Kanunu m. 295/III) . Bu
sebeple Türk Medeni Kanunu m. 285 çerçevesinde babalık karinesi, başkaca bir tanıma
veya Türk Medeni Kanunu m. 301 uyarınca verilmiş bir babalık hükmü tanıma
imkanını ortadan kaldırır. Tanımanın bu şekilde çocuğun başka bir erkekle
soybağının bulunmaması şartıyla gerçekleşmesi kuralı çocuk ile daha önce
kurulmuş bir sosyal ve hukuki soybağı ilişkisinin korunmasına hizmet
etmektedir. Tanıma, çocuk yaşadığı sürece yapılabileceği gibi çocuğun ölümünden
sonra dahi çocuğun tanınması mümkündür. Yine tanıma çocuk sağ doğmak koşuluyla
doğumdan önce de yapılabilir. Ancak çocuğun doğumundan önce yapılan tanımanın
geçerli olması çocuğun sağ doğmasına ve annenin çocuğun doğumundan önce
evlenmemiş olmasına bağlıdır. Çocuğun doğumundan sonra tanıma her zaman
yapılabilir, herhangi bir süreye bağlı değildir. Tanıma işlemi bazı şekli
kurallara tabidir. Bu kuralları yargıtay şu şekilde açıklamıştır.Yargıtay 2.Hukuk Dai̇resi̇ 2004/1439E.
2004/1999K. sayılı kararında “Tanıma, babanın nüfus memuruna veya mahkemeye
yazılı başvurusu ya da resmi senetle veya vasiyetname ile olur. Her ne kadar
Medeni Kanunda bildirimde bulunacak makam Sulh Hakimi olarak gösterilmişse de;
bu konuda görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir.” şeklinde ifade edilmiştir.
AYIRT
ETME GÜCÜ OLMAYAN GÜCÜNE SAHİP OLMAYAN AÇISINDAN DURUM
Ehliyet
bakımından tanıma da babalık davasında olduğu gibi şahsa sıkı surette bağlı bir
hak olduğundan tanıma için tanıyanın ayırt etme gücüne sahip olması gerekir.
Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar tanıma beyanında bulunamaz; bu gibi kimseler
bakımından ancak babalık davasıyla soybağının kurulması söz konusu olabilir.
Ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılar tarafından yapılan tanımanın
geçerli olabilmesi için veli veya vasisinin rızası aranır (Türk Medeni Kanunu
m. 295/II). Baba hayatta değilse artık tanıma mümkün değildir. Tanımayla
birlikte çocuk ile tanıyan arasında doğum anından itibaren geçerli hukuki bir
soybağı ilişkisi kurulur. Tanıma şekle tabi ve geri alınamaz tek taraflı bir
irade beyanıyla gerçekleşir. Türk Medeni Kanunu m. 295/I uyarınca; “Tanıma,
babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette
veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur.” Tanıma annenin ve çocuğun
rızasına bağlı değildir. Anne ve çocuğa sadece bildirim yapılır.
0 Yorum